25 Ağustos 2014 Pazartesi

DÜŞÜK İYOTLU DİYET 

İyot tiroid hormonlarının üretiminde kullanıldığından vücudumuzda başlıca tiroid bezi tarafından tutulur. Normal tiroid hücreleri gibi tiroid dokusundan köken alan tümörlerin önemli bir kısmı da kandaki iyotu enerji kullanarak yoğun bir biçimde hücre içine alır.
Vücudumuz radyoaktif iyot (I-131) ile radyoaktif olmayan iyotu (I-127) birbirinden ayıramadığından bunların tiroid dokularında tutulum miktarı kandaki düzeyleri ile orantılıdır. Yani bu iki iyot tipi tiroid dokusunda tutulmak için birbiri ile yarışırlar. Bu yarış sırasında radyoaktif iyotun tutulma şansını arttırmak için radyoaktif olmayan iyot alımını kısıtlamak gerekir. Çünkü diyet ile günlük aldığımız I-127 miktarı tedavi sırasında kullanılan I-131’den çok fazladır. Örneğin bir günlük tiroid hormonu preparatları içerisinde bile tedavi sırasında kullandığımız radyoaktif iyotun 10 katına yakın iyot bulunur.
Düşük iyotlu diyetin radyoaktif iyot tedavisi etkinliğini arttırdığı konusunda görüş birliği olmasına karşın uygulanacak diyet içeriği ve süresi ile ilgili farklı bilgilere ulaşabilirsiniz. Diyetle ilgili birkaç önemli konuyu vurgulamakta fayda var.

·       Bu diyet sadece I-131 ile yapılacak olan tedaviler veya tüm vücut taramaları öncesinde önerilen süre kadar uygulanacaktır. Dolayısı ile diyetiniz geçici bir süreyi kapsar.
·    Diyette yasaklanan sadece iyotlu tuzdur. Diyet tuzla değil iyotla ilgilidir. Bu nedenle tuzsuz bir diyet yapmanıza gerek yoktur. Yemeklerinizde iyotsuz tuz kullanabilirsiniz . Diyet süresince ev halkı da iyotsuz tuz kullanabilir. Geçici bir süre iyotsuz tuz kullanmanın çocuklar dahil kimseye bir zararı yoktur ve bu nedenle ayrı ayrı yemek pişirmeniz gerekmez.
·    Tedavi uygulanacak hastaların önemli bir kısmı bayan olduğundan saç boyalarının yüksek miktarda iyot içerdiğini ve tedavi etkinliğini 6 hafta kadar uzun süre etkileyebileceğini hatırlatmak isteriz. Ameliyat olacağını öğrenen bayanların bir kısmı muhtemelen bir süre fırsat bulamayacağını düşünerek saçlarını boyatmak eğilimindedir. Tiroid tümörü olduğunu öğrenenlerin tedavi süreci tamamlanana kadar saçlarını boyamamalarını öneriyoruz.
·       Önerilen süre boyunca dışarda yemek yemekten kaçınmanız uygun olacaktır. Diyet yapmak sıkıcı olmakla birlikte bunun sadece tedavi öncesi kısa bir süreyi ilgilendirdiğini ve tedavi etkinliğini değiştirebileceğini unutmayınız.
·     Taze kırmızı ve beyaz et ile tatlı su balıklarını dilediğiniz kadar tüketebilirsiniz. Yumurta beyazı ve bitter çikolata yasaklı değildir.
·         Süt içermeyen alkollü içecekler ve taze meyve suları serbesttir.
·       Fırın ve pasta ürünleri sıklıkla iyotlu tuz ve süt ürünleri içermektedir. Diyet süresince imkanınız varsa evde iyotsuz tuz ile ekmek yapmanız veya dışarıdan tuzsuz ekmek almanızı öneririz.
·         Sütte normalde iyot yoktur. Ancak besicilikte hayvanların iyot ihtiyacını  karşılamak için katkı maddesi olarak iyot tuzları kullanılır. Ayrıca iyot bazı hayvan hastalıklarında koruyucu veya tedavi edici olarak daha yüksek miktarlarda kullanılır. Eğer hayvan yemlerinde iyot varsa süte yüksek oranlarda geçer. Süt ve süt ürünlerinin yasak listesinde olmasının nedeni budur. Temin ettiğiniz süt veya süt ürünlerinin doğal besicilik ile elde edildiğini biliyorsanız kullanabilirsiniz.
·         Ağrı kesiciler ve antibiyotik kullanmanız önerilirse kullanabilirsiniz.


Prof.Dr.Seyfettin Ilgan

Nükleer Tıp Uzmanı

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Osteopati

Uzun zamandır farklı tedaviler denediniz ve ağrınıza tam çözüm bulamadınız mı? Belki de ağrınızın farklı bir sebebi var. 

Tarihçesi çok eskiye dayanmasına rağmen ülkemizde 7-8 yıldır uygulanan Osteopati, fizik tedavi ve egzersiz tedavisini destekleyen bütüncül yaklaşım açısıyla ağrıya neden olabilecek sinir sistemi, kas-iskelet sistemi ve iç organ sistemlerini değerlendirerek sonuca ulaşmaya çalışan bir yöntemdir.

1874'te Amerikalı doktor Andrew Taylor Still tarafından geliştirilen bu tedavi yöntemi, Amerika' da ve Avrupa' da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından bir teşhis ve tedavi yöntemi olarak kabul görmüştür.

Osteopati; vücuttaki hareket, dolaşım, sinir sistemi ve iç organların doğru çalışmasını uyararak vücudun kendini iyileştirme potansiyelini harekete geçirmeye çalışır. Sağlığın devamı için bütün bu sistemlerin uyum içinde çalışması gerekir. Bu nedenle vücuttaki problemi sadece ağrı olan bölgede aramaz. Ağrının kaynağını tespit ederek sorunu çözmeye çalışır. Vücuttaki her türlü dokuda tonus artışlarını ve fonksiyon bozukluklarını tespit ederek hastanın iyileşmesini sağlar. Kas ve sinir sistemlerindeki uyumu, organlarla ve kranial sistemle uyumu düzelterek, geliştirerek ve sürdürerek yapılardaki mekanik dengesizlikleri düzeltir.

Fizyoterapist ve doktorların katılabildiği, ortalama 5 yıl süren eğitimini tamamlayarak sertifika alan osteopatlar tarafından uygulanır. Osteopat;  hastanın osteopatik muayenesini yapar ve bulduğu fonksiyon bozukluklarını özel tekniklerle tedavi eder. 
 Osteopati, kişinin şikayetine göre haftada 2-3 seanslık uygulamalar olabileceği gibi bazı problemlerde daha seyrek tedaviler de uygulanabilir. Fizik Tedaviyle kombine edilebilir. Sıklıkla omurgayla ilgili problemlerde başvurulan bu yöntemde, hiçbir alete gerek duyulmaz. Manüel olarak, kişiye dokunarak yapılır. 

Birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilir. Ağrının nedenine göre uygulanabilir. Uygulanabileceği hastalıklar ise;
Bel, boyun, sırt ağrılarında ve fıtıklarında
Migren ve gerilim tipi baş ağrılarında,
Skolyoz, kifoz gibi postür bozukluklarında
Ameliyat sonrası ağrı ve yapışıklıkların giderilmesinde
Stres ve sinirsel gerginlikler
Kronik yorgunlukta
Uyku bozukluklarında
Nevralji
Spor yaralanmalarında,
Hormon bozukluklarının tedavisinde destekleyici olarak
Dolaşım sorunları, ( kan ve lenfatik sistem)
Hareket ve fonksiyon bozukluklarında
Yürüme, denge ve koordinasyon bozukluğunda
Eklem sertliği, kireçlenme gibi artrotik değişikliklerde
Fibrozit, fibromyalji gibi myofasyal ağrılarda,
Kabızlık, ishal, idrar kaçırma, hazımsızlık, gaz, karın ağrısı ve sindirim organlarının fonksiyon bozukluklarında destekleyici tedavi olarak,
Bebeklerde yutkunma, kusma, kafa şekil bozukluğunda,
Alerjik ve kronik hastalıklar, akut ağrılar, romatizmal hastalıklarda osteopati destekleyici tedavi olarak kullanılabilir.

Ameliyat sonrası erken dönemde, akut beyin kanaması, akut kırıklar, tümoral durumlar, akut iltihabi ateşli hastalıklar vb. durumlar ise uygulama alanı dışındadır. Epilepside ise dikkatli ve yumuşak tekniklerle uygulanması gerekir. Osteopati birçok şikâyetin giderilmesinde yardımcıdır. Tek başına çözüm değil, modern tıbbı destekleyen bir tedavi çeşididir. 

Bedeniniz aslında kendini iyileştirmek için ihtiyacı olan potansiyele sahiptir ve Osteopati tedavisi de vücudunuzdaki potansiyeli ortaya çıkarabilir...

19 Ağustos 2014 Salı

Sağlıkta Dijital Dönüşüm
                                             
Mobil internet ve akıllı telefonların hayatımızı kolaylaştırdığı gibi, hayat kurtardığı da herkes tarafından kabul görmüş bir gerçektir. Konum servislerini kullanarak çevremizdeki en yakın nöbetçi eczaneyi bulmak, benzinimiz bittiğinde en yakın istasyona ulaşmak, acil bir durumda en yakın hastaneye gitmek veya bilmediğimiz bir adresi bulabilmek artık çok kolay.

Özellikle Google hayatımıza girdikten sonra internette en çok arattığımız konuların başında sağlık konuları geliyor. Sağlığımızla ilgili yaşadığımız en ufak bir sorunun çözümü için bir doktor veya sağlık kuruluşundan önce ilk olarak internete başvuruyoruz. Her ne kadar sağlık sorunlarımızın çözümü için doğru bir adres olmasa da doğru kaynaklara ulaşıldığı takdirde bir sağlık kuruluşuna gitmeden küçük sağlık sorunlarımızın çözüm yollarını internette bulabiliyoruz. Potansiyel bir hastalığı taşıdığından şüphelenen birçok insan, önce internette arama yaptığı için hastalığı ile ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olarak muayene olmaya geliyor. Hatta doktorların özgeçmiş bilgilerine bakarak kendi hastalığını tedavi edebilecek en uygun doktoru bulabiliyor.

Hastalığımız ile ilgili araştırma yapıp, bilgi sahibi oluyor, istediğimiz doktoru buluyor, muayene olarak tanımızı öğreniyor ve tedaviye başlıyoruz. Artık aynı hastalığı taşıyan kişilerle sosyal medya ağlarında rahatça konuşabiliyoruz. Hastalığımızla ilgili hashtag’lere giriyor, ilgili blogları ziyaret ediyoruz. Fikir alışverişinde bulunarak tartışıyoruz hatta doktor öneriyoruz. Bu konudaki en büyük risk, medikal bilgisi olmayanların da sosyal medyada rahatlıkla öneride bulunması. Oluşabilecek  bilgi kirliliğine son derece dikkat etmemiz gerekiyor. Sosyal medya ve internetten bilgi alan kişilerin bir hekime danışmadan asla kendi başına bir tedavi yöntemi uygulamaması çok önemli.

Research2Guidance Global Mobile Health Market 2013-2017 raporuna göre, iOS ve Android için 97 bin mobil sağlık uygulaması bulunuyor. Ve yine raporda yer alan bilgilere göre mevcut uygulamaların birçoğu sağlık ve fitness konuları üzerine olduğu görülüyor. Ülkemiz için hazırlanan başka bir mobil ölçümleme raporuna göre, en çok indirilen 10 mobil sağlık uygulaması, fitness ve spor ile ilgili olduğu görülmektedir. Burada  dikkat çeken nokta, Android tabanlı cihazlarda en çok indirilen 10 mobil sağlık uygulaması arasında 1.sırada “182 Hastane Randevu Servisi” çıkmasıdır.

Yukarıda bahsettiğim veriler aslında bize sağlık sektörünün dijital dünyaya ayak uydurma serüvenini ve sağlıkta dijital dönüşümü çok net bir şekilde anlatmaktadır. Sağlık sektörü profesyonelleri de dijital medyaya yaptıkları yatırımlarla bu dönüşümde şüphesiz önemli rol oynamışlardır. Geliştirilen sağlık uygulamaları sayesinde muayene randevularının zahmetsizce alınabilmesi, doktor seçimleri, hastane lokasyonlarına harita üzerinden yol tarifi, hastanın sigortasına göre doktor aranması kolaylıkla yapılabiliyor. Ayrıca özel sağlık uygulamaları ile hastanede yaptırdığınız tetkiklerinize, tansiyon ölçümlerinize, kısacası tüm medikal raporlarınıza hastaneye gidip sıra beklemeden web üzerinden rahatça ulaşabiliyorsunuz.

Hali hazırda var olan ve hayatımızı kolaylaştıran “Giyilebilir Sağlık Teknolojileri” sağlıkta dijital dönüşümün geleceğini oluşturacak ve yakın zamanda hayatımızın her anında olacağı öngörülmektedir. Tansiyonunun sürekli takip edilmesi gereken hastalara takılan bir bileklik, hasta takibini kontrol etmeyi kolaylaştıran çipli kartlar, bebekler için sensorlu zıbın, akıllı telefonlar ile uyumlu adım sayar, nabız ölçer, akıllı bileklikler gibi teknolojilere her geçen gün yenileri eklenerek insan hayatının uzamasında ve daha kaliteli bir yaşam sürmesine yardımcı olmaktadır.

Hayatımızı kolaylaştıran bu teknolojiler aynı zamanda arkamızda bizimle ilgili önemli veriler de bırakıyor. Gerek sağlık profesyonelleri gerek pazarlama iletişimcileri tarafından ustalıkla kullanılan bu veriler, doğru analiz edildiği takdirde kişiye özel tedavi yöntemlerinin gelişmesini sağlayarak yaşam kalitesini arttırmaktadır.


Harun Karakaya
İtibar Yönetimi 

harun.karakaya@guven.com.tr

14 Ağustos 2014 Perşembe

“Ofis Sağlığı” Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Ofiste, masa başında uzun süre oturarak çalışan kişilerde boyun, sırt ve bel ağrılarının oranı %80’e kadar çıkabilmektedir. Sabit pozisyonda sürekli oturmakla birlikte gerilim ve stres gibi faktörler de ağrı sıklığı ve şiddetini artırmaktadır. Basit bazı önlemler alınarak omurga ağrıları ve neden oldukları işgücü kaybı en aza indirilebilir:
- Monitörünüz göz hizasında olmalı, başa rotasyon vermeden kafanızı yukarı veya aşağı hareket ettirmeden ekranı görmelisiniz.
- Klavyenizin eğri konumlandırılması ve kullanılması omurga ağrılarına neden olur. Klavye yüksekliği, omzu kasmadan kullanabileceğiniz hizada olmalıdır.
- Mümkünse bilek ve dirsek destekli mouse pad kullanın.
- Ortalama 45 dakikada bir kısa molalar verin, 3-4 saatte bir uygun sırt egzersizlerini tekrar edin.
- Sandalye seviyesinde dik ve sert zeminlere oturmayı tercih edin, 2-3 saatte bir belinizi sandalyenize doğru itin ve gevşeyin.
- Kapalı ortamlarda uzun süreli çalışmalar vücudun ancak güneş ışınlarını kullanarak üretebileceği D vitamini miktarını düşürür, bu da genel vücut ağrısı ve yorgunluğa neden olabilir.  D vitamini ihtiyacımızı karşılayabilmek için gün içinde yaklaşık yarım saat kadar güneş alabilecek şekilde dışarı çıkın.
- Çalışma masanızın konumlandırmasını havalandırma ünitesinin (örn. klima) direkt karşısında ve altında olmayacak şekilde düzenleyin. 

10 Ağustos 2014 Pazar

Sağlık Turizmi ile Sektör Küreselleşiyor

Türkiye'nin dünya sağlık turizmindeki mevcut yerini nasıl tanımlarsınız?

Türkiye'de sağlık sektörü, son on beş yılda gerçekleştirdiği atılımları ve geliştirdiği vizyonu ile dünya sağlık turizminde önemli bir rol oynamakta ve Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir referans merkezi yapma yolunda hızla ilerlemektedir.
Özellikle son 10 yılda giderek büyüyen ve 2020'de 150 milyar dolar küresel ciroya ulaşacağı tahmin edilen küresel sağlık turizminden daha büyük bir pay almak için ülkemiz önemli avantajlara sahiptir. Türkiye, siyasi ve ekonomik istikrarı, coğrafi konumu, medikal hizmetlerdeki kalitesi ve uygun fiyatlarıyla tüm dünyadan teşhis ve tedavi amacıyla ülkemize gelen hastaları ağırlamaktadır.
  
Global Anlamda Sağlık Turizmini Nasıl Tanımlarsınız?
Bir zamanlar yerel ve uluslararası dinamiklerden etkilenmeyeceğine inanılan sağlık sektörünün artık tamamen küreselleşeceğini söylemek mümkün. Sağlıkta küreselleşmekten bahsederken ilk akla gelen ve gündemde olan konu sağlık turizmi... Türkiye'de özel sektör, son yıllardaki atılımları ve geliştirdiği vizyonu ile sağlık turizminde önemli bir rol oynuyor ve Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir referans merkezi yapma yolunda hızla ilerliyor. Bu hamleler özellikle TÜrkiye'nin komşu ülkeleri, Avrasya ülkeleri, Ortadoğu, Batı Avrupa ve Balkanlar ile ABD'nin ilgisini çekiyor; bu bölgelerdeki hastalar gerek kişisel araştırma ve kararlarıyla, gerekse kamu ve özel ödeyicilerin yönlendirmesiyle Türk sağlık kurumları arasında yapılan anlaşmalar doğrultusunda teşhis ve tedavi için ülkemize geliyorlar. Bugün itibariyle, sağlık turizmi denildiğinde akla İstanbul ve Antalya gelse de, Ankara, İzmir, Adana gibi şehirlerde yerel yönetimlerin desteği ile önemli açılımlar gerçekleşmeye devam ediyor.

 Ülkemizde sağlık turizmi kapsamında sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesini ve fiyatlandırmasını nasıl değerlendirirsiniz?

ABD'de ki dünyaca ünlü Northwestern Üniversitesi İşletme Fakültesi tarafından Türkiye'nin sağlık turizmi potansiyeli üzerine yapılan araştırmada ve yayınlanan raporda, TÜrk özel sağlık sektörünün aşağıdaki güçlü yönleri ve avantajları vurgulanmaktadır.
  
* Üstün Nitelikli Altyapı ve Teknoloji: Gamma Knife, CyberKnife, PET-CT, Intraoperative MRI, Da Vinci cerrahi robotu, Radiparc, IGRT gibi kanıtlanmış ve en yeni tıp teknolojileri ülkemizde özel sektör tarafından etkin ve başarılı sonuçlarla kullanılmaktadır.

* Kaliteli Hizmet: Joint Commision International (JCI) akreditasyonuna sahip kuruluş sayısı Türkiye için haklı bir övünç kaynağı ve ülkemizde dünyaca kabul görmüş bu uluslararası sertifikasyona sahip 46 sağlık kurumu bulunuyor. Türkiye 39 JCI belgeli hastane sayısı ile dünyada üçüncü konumdadır.

* Rekabetçi Fiyatlar: Türkiye'de ki maliyet yapısı, özel sektörün dinamik ve verimli organizasyon ve operasyonu gibi sebeplerden dolayı ülkemizdeki cerrahi ve diğer tedavi seçenekleri, Avrupa ve ABD ile karşılaştırıldığında oldukça rekabetçi durumdadır.

* Hızlı Hizmet Erişimi: Özel sektörün son yıllarda artan yatırımları ve kapasite mevcudiyeti sebebiyle, özel hastanelerde sağlık hizmetleri için bekleme süresi olmamaktadır.

* Coğrafi Konum ve Ulaşım Kolaylığı: Avrupa ve Asya'nın buluşma noktasında bulunan Türkiye'nin coğrafi konumu ve Türkiye'yi ulaşım kolaylığı açısından oldukça avantajlı kılıyor. Dünyanın en hızlı büyüyen havayollarından biri olan THY, bugün 20'nin üzerinde uluslarası noktaya direkt uçuşlar gerçekleştiriyor.

* Türkiye'nin Turizm Potansiyeli: Türkiye'nin turistik ve tarihi güzellikleri de sağlık turistleri için bir cazibe merkezi olmasına katkıda bulunuyor. 2013 yılında yaklaşık 30 milyonun üzerinde turistin ziyaret ettiği ülkemize, en fazla turistin geldiği ülkeler arasında Rusya ikinci sırada yer alıyor. İstanbul, İzmir, Antalya, Ankara ve Adana şehirleri sağlık tesisleri ve farklı dillerde hizmet verebilen personal kapasitesi ile ülkemizin önde gelen medikal turizm destinasyonları arasında sayılıyor; bu şehirlerimizin tarihi ve kültürel zenginlikleri, modern ve yüksek tıp teknolojisiyle ön plana çıkıyor.
  
Türkiye coğrafi konumu, medikal kalitesi ve uygun fiyatlarıyla tüm dünyadan teşhis ve tedavi amacıyla ülkemize gelen konukları ağırlamakta ve tıbbın her dalında hızlı teşhis, tedavi ve bakım hizmetleri vermektedir. 2012 yılında medikal tedavi amacıyla TÜrkiye'ye 270 bin civarı hasta gelmiştir, bu hastaların yüzde 9'u kamu hastanelerinden tedavi hizmeti alırken yüzde 91'i özel sağlık kuruluşlarında tıbbi tedavi hizmetlerini almıştır.

Ağırlıklı olarak yabancı hastaların özel sağlık kuruluşlarını tercih etmesindeki neden; çok dilde hizmet verebilen ve hasta odaklı tedavi hizmeti sunumunu benimsemiş, uluslararası hasta ekiplerinin hastanın havalimanına inmesinden itibaren tüm tedavisi boyunca yanında olmasıdır. Ayrıca konaklama ve ulaşım meselelerinde destek verilen hastayı, yeniden kendi ülkesine dönene kadar takip eden butik bir sağlık hizmet sunumunun sürekli bir şekilde mevcut olmasıdır. Nitekim Sağlık Bakanlığı'nın 2013-2017 Sağlık Stratejik Planı'na baktığımızda, en önemli hedeflerden birinin 2023 yılında 2 milyon yabancı hasta ve 20 milyar dolar USD döviz girdisi hedeflemekte olduğunu görüyoruz.
  
Türkiye'ye gelen yabancı hastalar özellikle hangi branşlarda tedavi görüyorlar?

Türkiye'ye gelen yabancı hastalar, özellikle şu alanlarda uzman kadrolardan kaliteli sağlık hizmeti almaktadır:

* Onkoloji tedavileri(Medikal&Cerrahi ve İleri Teknoloji Görüntüleme; Cyberknife, Gammaknife)

* Organ ve Kemik İliği Nakli (Karaciğer & Böbrek Nakli dahil)

* Beyin Cerrahisi (Pediatrik Beyin Cerrahisi dahil)

* Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahi

* Tüp Bebek Tedavisi ve Kadın Hastalıkları (IVF)

* Ortopedi ve Travmatoloji Hastalıkları

* Estetik Cerrahi

* Diş Hastalıkları (protez ameliyatları ve implant uygulamaları)

* Göz Hastalıkları (ilasik, keratokonus, katarakt uygulamaları)

* Yaşa ve Cinsiyete göre ayrı Check-Up paketleri

Peki ya diğer sağlık sektörü bileşenleri?

Ülkemizdeki sağlık sektörü bileşenlerine bakarsak, İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası verilerine göre, Türkiye'de ilaç pazarı 2011 yılında 6 milyar Avro değerinde ve 1.56 milyar kutuya ulaşmış durumda. Eşdeğer ilaç pazarı kutu bakımından yüzde 52 ve tutar bakımından ise yüzde 50'lik bir paya sahiptir. Bu gelişmeler Türkiye'yi bölgedeki en hızlı büyüyen pazar haline getirdi.

Türkiye dünyanın 16'ncı en büyük ilaç üreticisi, Avrupa'nın ise Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya'dan sonra en büyük altıncı ilaç piyasası konumunda. Bugün Türkiye'de bulunan 50 ilaç üretim tesisinin 9'u çokuluslu şirketlere ait ve aralarında Pfizer, Novartis, Lilly, Merck ve GlaxoSmithKline gibi dünya devleri bulunuyor.

Türkiye'deki sigorta sektörü de geçtiğimiz yıllarda benzer bir büyüme eğrisi çizmekle beraber, hala Avrupa ve ABD ile karşılaştırıldığında yaygınlık ve yoğunluk olarak düşük kalıyor. Bu iki faktör Türkiye'deki sigorta sektöründe oldukça önemli bir potansiyele işaret ediyor. Haziran 2010 itibariyle, Türkiye'de faaliyet gösteren 57 sigorta şirketinin 44'ünde yabancı ortak mevcut olup, aralarında Aviva, AIG/Chartis, Axa, Allianz, Aegon, Groupama ve Ergo gibi global firmalar bulunuyor.


Türkiye sağlık sektörünün gelecek vaat eden bir unsuru olan tıbbi cihaz pazarı dünyadaki en büyük 30 pazarın arasında yer alıyor. 2010 yılında Türkiye tıbbi ekipman sarf malzemeleri pazarının büyüklüğünün 2,1 milyar ABD doları olduğu hesaplanıyor. 2008 Haziran ayında, General Electric Company'nin 17 milyar dolar değerindeki sağlık hizmetleri şirketi olan GE Healthcare, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kapsayan dört büyük bölgeyi tek bir bölgede toplayarak tüm faaliyetlerini İstanbul merkezli olarak yürütmeye başladı. Bu da Türkiye'nin bölgesel büyüme açısından son derece güçlü bir platform teşkil ettiği, yetenekli ve kaliteli insan kaynağının sağlık sektöründeki küresel oyuncular tarafından fark edildiğinin bir kanıtı.

Nüket Küçükel Ezberci
Özel Ankara Güven Hastanesi
Yönetim Kurulu Başkanı

Hospital Manager Temmuz 2014,

8 Ağustos 2014 Cuma

Dondurma

Dondurma yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklarından kaçış noktasıdır. Ancak bu kaçış noktası beraberinde birçok şüpheyi getirir. 

Dondurma kaç kaloridir? 
Dondurma yersem kilo alır mıyım? 
Dondurma sağlığa zararlı mıdır? 
Dondurmayı ne kadar tüketmeliyim?


Bu kadar lezzetli bir gıdanın besin değerini de bilmemiz gerekir
Dondurma, un ve şekerle yapılan hamurlu tatlılardan daha düşük bir kalori değerine sahiptir. 100 gram sade dondurma 190 kkal içerir. Normal bir külah ise ortalama 25 kkaldir. Dondurmalara ait ayrıntılı kalori listesini aşağıdaki tablodan bulabilirsiniz. 
Dondurma aynı zamanda besin değeri yüksek olan bir tatlıdır. Dondurma içeriğine bakıldığında; karbonhidrat ve proteinle beraber A, B, C, E vitaminleri ile Kalsiyum, Fosfor, Magnezyum, Potasyum, Demir ve Çinko gibi mineraller bulunur.

Dondurma
Miktar
Enerji
AOÇ VANİLYALI Dondurma 100 gram 150 kkal
100 gram
150 kcal
Mado Karpuzlu Dondurma
1 Top (50gr)
46 kcal
Mado Cevizli Dondurma
1 Top (50gr)
115 kcal
Mado Light Kakaolu Dondurma
1 Top (50gr)
48 kcal
Mado Light Sade Dondurma
1 Top (50gr)
55 kcal
Mado Antep Fıstıklı Dondurma
1 Top (50gr)
120 kcal
Algida Magnum Mini Classic Dondurma
1 Adet
140 kcal
Algida Magnum Mini Infinity Karamel Dondurma
1 Adet
140 kcal
Algida Fruttare Ananaslı Dondurma
1 Adet
65 kcal
Algida Cornetto Disc Antep Fıstıklı Dondurma
1 Adet
340 kcal
Algida Max Vanilyalı Dondurma
1 Adet
150 kcal
Algida Magnum Classic Dondurma
1 Adet (86gr)
260 kcal
Magnum Mini Pink Dondurma
1 Adet
160 kcal
Algida Maraş Usulü Dondurma (Sade)
100 gram
160 kcal
Algida Vanilyalı Dondurma
100 gram
172 kcal
Burger King Sundae Sade Dondurma
1 Adet
172 kcal
Carte Dor Çikolatalı - Vanilyalı Kesme Dondurma
1 Top (50gr)
80 kcal
Algida Magnum Badem Dondurma
1 Adet (86gr)
271 kcal
Burger King Sundae Böğürtlenli Dondurma
1 Adet
230 kcal
Algida Nogger Sandwich Dondurma
1 Adet
240 kcal
Algida Magnum Black Dondurma
1 Adet
240 kcal
Algida Classico Çikolatalı Dondurma
1 Adet
240 kcal
*Dondurmaların kalori bilgileri, ürünlerin kendi ambalajları üzerinde yer alan bilgilerden derlenmiştir.

Çocuklar dondurma yiyebilir mi?
Yediden yetmişe herkesin severek yediği dondurma, önemli bir besin kaynağıdır. Yoğun süt içeriği nedeniyle özellikle çocuğun büyüme ve gelişimine de destek olmaktadır. Dondurma, süt ile kıyaslandığında; karbonhidrat, yağ, protein ve enerji bakımından sütten daha zengindir. 100 gramındaki kalsiyum oranı sütten daha yüksektir.  Bu nedenle çocukların yaz aylarında kalsiyum gereksinmelerini dondurma ile karşılamak mümkündür.

Dondurmanın sağlık üzerinde etkilerini mi merak etmiştiniz?    
Yaz mevsiminde günlük tüketilmesi gerek günlük süt ve süt ürünleri miktarını dondurma ile kapatabiliriz. Süt ve ürünlerini günde 2-3 porsiyon tüketen kişilerde süt ve ürünlerinden sağlanan kalsiyum ve protein miktarının artmasıyla vücudumuzun yağ dokularındaki yağlanma azaldığını gösteren pek çok bilimsel araştırma vardır.

Dondurma yiyerek formumuzu koruyabilir miyiz?
Sağlıklı zayıflamak için süt ve süt ürünleri tüketmelisinin önemi pek çok araştırma ile ortaya koyulmuştur. Sağlıklı beslenme, yeterli ve dengeli beslenme anlamına gelmektedir. Eğer yeterli ve dengeli beslenerek zayıflıyor veye kilonuzu koruyorsanız, egzersize gereken önemi veriyorsanız dondurma tüketiminde hiçbir sorun yoktur.  Dondurma haftada 2-3 kez günlük diyete eklenebilir. Burada önemli olan tüketilen besinlerin sıklığı ve miktarının ayarlanarak günlük diyete eklenmesidir.
2 top light dondurma             = 1 porsiyon meyve
3 top sade sütlü dondurma = 1 dilim ekmek+ 1 su bardağı süt+ 1 porsiyon meyveye eşdeğerdir.
          
Zayıflama çalışmalarında ise ara öğün tatlısı olarak kullanıldığında başarılı sonuçlar gözlemlenmiştir. Kilo kontrolü sağlayabilmek için dondurmanızı light olarak tüketebilirsiniz. . Bu şekilde yağı ve şekeri kısıtlanmış , daha düşük kalorili bir dondurma tercih etmiş olursunuz. Ancak light olarak tükettiğiniz dondurmanın üzerine fındıki fıstık, çikolata veya karamel sos ekletirseniz dondurmanız formunuza uyumsuz hale gelir. Bu şekilde dondurmanızın kalorisini yaklaşık 100 kkal arttırmış olursunuz.

Dondurma mutluluk verir!                                                 
 Psikiyatri Enstitülüsü Neuroimaging Bilimler Merkezi çalışmasına göre dondurma beyindeki keyif bölgelerine etki ederek insanları mutlu ettiği gözlenmiştir. Diğer çalışmalara göre anksiyete ve depresyonlu hastalara dondurma tükettirildiğinde olumlu sonuçlar alınmıştır.

Dondurmanın sade veya meyveli çeşitlerini isteğinize göre tüketebilirsiniz. Sade veya light sossuz dondurmalar zayıflama ve kilo kontrol diyetleri için daha uygundur. Lezzetli olan gıda kilo aldırır klişesine dikkat etmek gerek. Tercih sizin… Afiyet olsun.