28 Nisan 2015 Salı

Önlemini Al, Biyoritmini Koru

Baharla birlikte vücut metabolizmamız değişmekte, vücudun biyoritmi de bu değişen koşullara uyum sağlamaya çalışmaktadır. Hem yorgunluk hem de bazı ruhsal sorunlarla ortaya çıkan bahar yorgunluğundan korunmak aslında çok da zor değildir. Bir hastalık olarak tanımlanan bahar yorgunluğu önlem alınmazsa kronikleşebilmektedir. 
Yanlış beslenme alışkanlıkları, vitamin ve minerallerin besinlerle yeterli miktarda alınmaması, hareketsiz yaşam biçimi, tiroid bezinin çalışma düzensizlikleri bahar yorgunluğunun altında yatan nedenlerden sayılabilmektedir. Bu durumlarda hafıza zayıflaması, uyku eğilimi, adale ağrıları normalden fazla görülmektedir. Güne iyi bir kahvaltı ile zinde başlamak çok önemlidir. Fazla karbonhidrat ağırlıklı beslenmek vücutta uyku ve yorgunluk haline sebep olmakta, ayrıca dikkatsizliği arttırmaktadır. Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı vardır. 
Bağışıklık sistemimizin güçlenmesi için C vitaminlerince zengin yeşil yapraklı besinler, kırmızı renkli sebze ve meyveler çok faydalıdır. Bu dönemde günlük tüketilen su miktarını biraz arttırmak vücut direncinin sağlanması ve toksinlerin atılması için faydalı olacaktır. Vücudun kronik yorgunluğunun bir nedeni de D vitamini düşüklüğüdür. Kış aylarından da yeni çıktığımızı düşünürsek kanda D vitamini düzeyine bakılarak gerekliyse takviyesi önerilir.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Obezite Çocuk Yaşta Başlar ve Sizinle Büyür

Çocukluk Çağı Obezitesi
Obezite, vücuttaki yağ dokusunun artmasıyla ortaya çıkan önemli bir sağlık sorunudur. Vücuda alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması nedeniyle ortaya çıkar. Günümüzde yetişkinlerde görülen şişmanlığın ve birçok kronik hastalıkların (hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları vb.) temelinin çocukluk çağında atıldığı bilinmektedir. Obez bir çocuk yakınlarına sevimli ve hatta daha sağlıklı gelebilir. Oysa bu durum aslında onun ilerideki yaşamında önemli pek çok problemin hazırlayıcısı ve başlatıcısı olacaktır. Şişmanlık sorunu yaşamın olabildiğince erken dönemlerinde düzeltilmelidir.

Şişmanlığın Nedenleri
Şişmanlığın ortaya çıkmasında çevresel etmenler kadar genetik etmenlerinde etkili olduğu bilinmektedir. 
Genetik etmenler: Anne ve babası şişman olan çocukların sadece annesi veya sadece babası şişman olan çocuklara göre daha yüksek oranda şişman olduğu görülmektedir.

Çevresel etmenler: 
Annenin şişmanlığı ve gebelik döneminde aşırı ağırlık kazanımı ile bebeğin doğum ağırlığı arasında ilişki vardır. Gebeliğin son üç ayında bebekte hızlı bir yağ birikimi başlamaktadır. Bu dönemde annenin beslenmesi bebekte oluşabilecek yağ dokusu miktarını etkilemektedir. Annenin aşırı ve dengesiz beslenmesi bebeğin doğum ağırlığının artmasına ve sonraki yıllarda şişmanlık riskinin artmasına sebep olmaktadır. 
Yeterli süre anne sütüyle beslenen bebeklerde şişmanlık görülme riski daha düşüktür. Anne sütü yetersizliği ve yokluğuna bağlı olarak bebeğe verilen besinlerin yanlış hazırlanması şişmanlığın gelişme riskini artırır.
Ek besinlere zamanında başlama ve doğru ek besinlere başlama şişmanlık riskini azaltır. Zamanından önce şekerli ve unlu ek besinlere başlanması, öğün sıklığı , öğünlerin besin içeriği ve annelerin daha ilk yıllarda bile besin alımı için çocuğu zorlaması beslenme alışkanlıklarını olumsuz etkilemektedir.

Bebeklere ilk 6 ay sadece anne sütü verilmelidir ve 6 aydan sonra uygun besinlere başlanarak yeterli ve dengeli beslenmeleri sağlanmalıdır. 
Ebeveynlerin eğitim düzeyi, ailenin sosyo-ekonomik-kültürel durumu ve beslenme alışkanlıkları da çocukluk çağı şişmanlığında belirleyicidir.
Modern yaşam tarzı, özellikle hareket azlığı ve abur-cubur beslenme alınan enerji miktarını artırırken harcanan enerji miktarını azaltmaktadır.

FAZLA ENERJİ ALINMASI: 
Süt, yoğurt,ayran gibi kalsiyumdan zengin gıdalar yerine gazlı-kalorili içeceklerin (kola,soda,meyve suyu) içilmesi,
Tok tutan, yavaş sindirilen ve barsak hareketlerini kolaylaştıran lifli gıdaların (baklagiller,sebze,meyve) az tüketilmesi,
Bol şekerli ve yağlı yiyecekleri (cips,patates kızartması,gofret,çikolata,şekerleme) aşırı tüketme,
Fast-food tipi hazır besinlerle beslenmenin artması (pizza,hamburger,ekmek arası vb.),
Öğün atlayıp,diğer öğünlerde aşırı miktarda yemek yeme,
Televizyonda kalorili yiyecek ve gazlı-şekerli içecek tüketiminin reklamlarla özendirilmesi fazla enerji alınmasına sebep olmaktadır.

FİZİKSEL AKTİVİTENİN AZALMASI: 
Okula servisle gidip-gelme,
Merdiven yerine asansör-yürüyen merdiven kullanımı
Dışarıda oyun yerine evde televizyon, bilgisayar başında vakit geçirme(bu sırada abur-cubur tüketimi),
Kentlerde yetersiz yeşil alan ve yeşil alanlardan yoksun apartman yaşamı,
Spor dersini aksatma,spor dersi yerine başka derslerle uğraşmak ve spor dersi yetersizliği,
Teknolojik yenilikler (uzaktan kumandalı cihazlar) gün içerisinde yapılan fiziksel aktivitenin azalmasına sebep olmaktadır.

Şişmanlığın Yarattığı Sağlık Sorunları
Şişman çocukların ergenlikten önce boyları ve kemik olgunlaşma düzeyleri yaşıtlarına göre ileridedir. Bu nedenle ergenlik belirtileri erken yaşta ortaya çıkar, büyüme de erken yaşta tamamlanır.
Düztabanlık, bacaklarda eğrilik gibi ortopedik sorunlar ortaya çıkar.
Deri kıvrımlarında ve bacak aralarında sürtünme sonucu pişikler görülür.
Şişman erkek çocuklarda meme bölgesinde yağ toplanması görülür.
Deri altı yağ dokusunun artışı ile deri enfeksiyonları gelişebilir.
Soluk alıp-vermede güçlük yaşanır.
Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkların çocukluk yaşlarında ortaya çıkmasına neden olur.

Tedavide yöntemler
Şişmanlığın nedenlerinin doğru olarak saptanması önemlidir. Tedavide temel yöntemler; çocuğun yaşına uygun beslenme programının belirlenmesi, fiziksel aktivitenin artırılması, yanlış alışkanlıkların düzeltilmesi ve psikolojik tedavi desteğinin verilmesidir.
İlk 6 ay sadece anne sütü verilmesi yönünde anne desteklenmeli, 6. aydan sonra, 2 yaşına kadar tamamlayıcı besinlerle birlikte anne sütü verilmesine devam edilmelidir. 
Altıncı aydan itibaren uygun tamamlayıcı besinlere azar azar başlanmalı, çocuğun ayına uygun besinler, uygun miktarlarda verilmelidir.
İlk verilen tamamlayıcı besin tatlı olmamalı, şeker, bal, reçel, bisküvi, muhallebi, vb. besinlerin verilmesinin enerji alımını artıracağı unutulmamalıdır.
Bebek beslenmesinde biberon değil kaşıkla beslenme uygulanmalıdır. 
İki yaş ve üzerindeki kilolu çocukların ağırlık kontrolünde ilk adım mevcut ağırlığın korunmasıdır.
Çocuğun yaşına ve olması gereken ağırlığına uygun yeterli ve dengeli beslenme düzeni sağlanmalıdır.
Şeker ve yağ içeriği yüksek besinler çocuk istediği için ya da ödül olsun diye verilmemelidir.
Düşük enerjili diyetler kesinlikle uygulanmamalıdır.
Her öğünde dört besin grubundan besinlerin bulunmasına dikkat edilmelidir.
Öğün atlanılmamalı, azar azar ve sık sık beslenilmelidir.
Fiziksel aktivitesi artırılarak, büyüme ve gelişmesi izlenerek hızlı ağırlık artışı önlenmelidir.